Günümüzde hızla yaygınlaşan elektrikli araçların tarihi aslında içten yanmalı motorlu araçlarınkinden daha eskiye dayanıyor. İlk Elektrikli Araç (EA) modeli Profesör Straitingh tarafından 1835 yılında Hollanda’da geliştirildi. 1890’lı yıllarda Avrupa ve Amerika’da şirketler elektrikli araç üretip satmaktaydı. Hatta 1900’lerin başında Amerika’daki elektrikli araç sayısı benzinli araç sayısından fazlaydı. Dolayısıyla menzil artırma düşüncesi ortaya çıktı. Bu nedenle elektrik motoru ile benzinli motoru birleştirme fikri ortaya çıktı, böylelikle ilk hibrit yapı denendi.
Ancak 1920-1960 yıllarında benzin fiyatlarının düşmesi, Charles Kettering’in marş motorunu bulması, Amerika’daki yolların iyileşmesiyle uzun menzilli araç ihtiyacının artması, Henry Ford’un içten yanmalı motorlu araçları seri üretmeye başlaması, araç maliyetlerinin düşmesi gibi nedenlerden dolayı elektrikli araçlara ilgi azalmış ve İYM (İçten Yanmalı Motor)’li araçlar dünya çapında ilgi odağı olmuştur.
Otomotiv şirketleri İYM araçların seri üretimine başladı ve bu olay da 1930’larda elektrikli araçları ortadan kaldırdı. 1960 yılına geldiğimizde İYM’lerin sebep olduğu hava kirliliğini önlemek adına elektrikli araçların önemi yeniden ortaya kondu. Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde yaşanan petrol kriziyle birlikte elektrikli araçlara hız verildi. 1980’lerde hükümetler elektrikli araçların çevre dostu olmasından dolayı bu araçlara ekonomik teşvikler vermeye başladı.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus ve refah düzeyindeki artışlar beraberinde karayolunda trafiğe çıkan araç sayısında da artışa yol açmıştır. Günümüzde Avrupa Birliği ülkelerindeki CO2 emisyon ’unun %20’si karayolu taşımacılığından kaynaklanmaktadır. Buradan hareketle Avrupa Birliği ülkelerinde, araçlardan kaynaklanan “Sera Gazı Yoğunluğu”nu 2020 yılı itibariyle %10’a indirilmesini hedeflemektedir.
Halihazırda ise gelişmiş ülkelerin pek çoğunun binek araçlarda yıllık vergilendirmede karbon emisyon oranını referans aldığı bilinmektedir. Günümüzde karayolu taşımacılığının en önemli yakıtı fosil yakıtlardır. Fosil yakıtların yakın gelecekte tükenecek olması ve çevreye verdikleri geri döndürülemez zararlar elektrikli araç teknolojisinin gelişmesinde en büyük ateşleyici paya sahiptir. Bu çalışmada elektrikli araçların tarihsel gelişimi, çalışma prensibi, dünyadaki ve ülkemizdeki yaygınlaşma durumu incelenmiştir.
Elektrikli otomobillerle fosil yakıtlı otomobillerin mücadelesi aslında yüz yıl önceye dayanıyor. İlk otomobiller 1800’lerin ortalarından itibaren geliştirildiyse de ancak 20. yüzyıl başlarında seri üretim otomobiller ortaya çıktı.
1900 yılında ABD’de satılan 4.200 otomobilden; 1681’i buharlı, 1575’i elektrikli, 944’ü içten yanmalıydı. 1917’ye geldiğimizdeyse durum tam tersine dönmüştü. Trafikteki 50.000 elektrikli otomobile karşın 3,5 milyon içten yanmalı motoru olan otomobil vardı. Buharlılarsa tamamen ortadan kaybolmuştu.
Peki, elektrikli otomobillerin tutulmamasının nedeni neydi? 1899’da elektrikli otomobil günlük ulaşım ihtiyacını en iyi şekilde karşılıyordu. Elektrikli otomobiller hem güçlü hem de diğer otomobillere göre frenlemesi iyiydi. Yüksek torku ağır yükleri taşımayı kolaylaştırıyordu. En zayıf olduğu alansa bugün olduğu gibi menzilinin yetersiz olmasıydı. Yaklaşık 60 km’lik menzil şehir içi yolculuklar için yeterli olsa da içten yanmalı motora sahip araçlar şehirlerarası yolculuklar yapmaya başlayınca işin seyri değişti. Şehir dışında elektrik hatları yaygın değildi ve araçları şarj etmek problem oluyordu. Kurşun asitli aküler pahalıydı, üstelik uzun süre dayanmıyordu. Ayrıca elektrik motorları da pek ufak sayılmazdı. Tüm bu sorunlar neticesinde elektrikli otomobiller günlük hayattan silindi ve neredeyse yüzyıl boyunca gündeme gelemedi. İşin ilginç yanıysa elektrikli otomobilleri tarihe gömen sorunların bir kısmı bugün hala tam olarak çözülebilmiş değil.
Küreselleşen dünyada şehirlerin kalabalıklaşması ve buna bağlı olarak motorlu taşıtların artması, petrol rezervlerinin azalması, çevre tahribatı ve iklim değişikliği gibi birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Bu noktada yaşanan teknolojik yenilikler ulaşım sektöründe içten yanmalı motorlara alternatif olarak elektrikli otomobillerin kullanımını gündeme getirmiştir.
Elektrikli arabanın icadına giderken;
Elektrikli otomobillerin tarihi dört farklı döneme ayrılabilir:
Elektrikli araçların ilk öncüleri (1830-1880), elektrikli motorla ulaşıma geçiş (1880-1914), içten yanmalı motorun yükselişi (1914-1970), elektrikli araçların dönüşü (1970-2003). 1800'lerin başlarında, piller ve motorlardaki bir dizi teknolojik atılım, mühendislik ve otomotiv öncüleri tarafından yapılan geliştirmeler, ilk elektrikli araçların üretilmesini sağladı.
Her şey, İtalyan fizikçi ve mucit Alessandro Volta'nın 1775'te çığır açıcı icadı olan bataryanın üretilmesiyle başladı.
Ardından ABD'nin Vermont şehrinde bir demirci, elektrikli motor aracılığıyla çalışan sürüklenebilir küçük bir mobilet icat etti.
Elektrikli Araçların Avantajları:
- Çevre Dostu: Elektrikli araçlar, fosil yakıtlarla çalışan araçlara kıyasla çok daha az karbon salınımı yaparlar. Bu, şehirlerin hava kalitesinin iyileşmesine ve küresel ısınmanın azalmasına yardımcı olur.
- Düşük İşletme Maliyetleri: Elektrikli araçlar, daha az hareketli parçaya sahip oldukları için bakım maliyetleri daha düşüktür. Ayrıca, elektrikli araçların yakıt maliyeti de içten yanmalı motorlu araçlara göre daha ekonomiktir.
- Sessiz Çalışma: Elektrikli araçlar, neredeyse sessiz çalışır. Bu, şehirlerdeki gürültü kirliliğini azaltır ve sürüş konforunu artırır.
- Elektrikli Araçların Dezavantajları:
- Yüksek Başlangıç Maliyeti: Elektrikli araçların satın alma fiyatı, genellikle benzinli veya dizel araçlara göre daha yüksektir. Ancak, uzun vadeli kullanımda sağladıkları tasarruflar bu maliyeti dengeleyebilir.
- Sınırlı Menzil: Mevcut batarya teknolojileri nedeniyle, elektrikli araçlar genellikle içten yanmalı motorlu araçlara kıyasla daha kısa menzile sahiptirler. Ancak, batarya teknolojilerindeki ilerlemeler bu sorunu gidermeye yönelik adımlar atmaktadır.
- Şarj Altyapısı: Elektrikli araçların yaygınlaşması için geniş kapsamlı bir şarj istasyonu ağı gereklidir. Bu altyapının henüz yeterince gelişmemiş olması, bazı kullanıcılar için dezavantaj oluşturabilir.















