Değerli okuyucu, takip edenlerin bildiği üzere Baret dergisindeki yazı çalışmalarım genel itibarıyla gayrimenkul & inşaat sektörü üzerine analiz ve değerlendirmelerden oluşmakta. Hazır bugünde yılın son günü olduğundan aslında 2024 Gayrimenkul Sektörü analiz ve 2025 yılı beklentilerine ilişkin bir perspektif sunma niyetim vardı.
Ancak yılın bu son gününde ilgili konu üzerine birçok değerlendirme yapıldığını ve bunun zaten bir takvim yılı boyunca süreceğini de düşünerek, bu konuda ki çalışmalarımı biraz daha demlendirmeye karar verip sizlere başka bir konunun önemliliğini hatırlatmaya veya düşüncelerinize tercüman olmaya karar verdim.
Kurumsal başarının kurum içi iletişime dayandığını düşünen bir profesyonel olarak bugün ki yazı vasıtası ile sizlere “kurumsal işleyişin önemli unsurlarından biri olan ve işletmelerde iletişimin rasyonel karşılığı olan Uzlaşma Kültürü veya İstişare Modeli üzerine yaptığım bir değerlendirme ile” seslenmek isterim.
Dileğim aşağıdaki değerlendirmenin 2025 yılı boyunca çalışmalarınıza rehberlik ederek hem organizasyonel hem de satış başarılarınıza katkıda bulunmasıdır.
Bu vesileyle 2025 yılının tüm hayırlı ve güzel dileklerinizin gerçekleşeceği verimli, bereketli sağlıklı bir yıl olmasını dilerim.
Kurumsal İşletmelerde "Uzlaşma – İstişare” Kültürü Üzerine
İşletmeleri büyüten, sağlıklı olarak devamlılığını sağlayan en büyük unsurlardan ya da değerlerden biri, uzlaşma kültürünü ortaya koyabilmiş olmasıdır. Başarılı işletmelerin en büyük gücü, yönetiminden en baz çalışana dek bu sistemi, bu kültürü oluşturabilmiş ve koruyabilmiş olmasında yatar.
Bir işyeri ortamında ister kurumsal kültürü geliştirmek adına ister verimliliği sağlamak adına deyin, "uzlaşma - istişare kültürünün sağlanması" kritik bir öneme sahiptir. Bu kültür, "çatışmaları yapıcı bir şekilde yönetmeyi, tüm çalışanların ortak hedeflere odaklanmasını ve iş birliği içinde çalışmasını" mümkün kılar.
Peki nedir bu "Uzlaşma - İstişare Kültürü ?
Uzlaşma kültürü yada karşılıklı istişare ederek dayanışma, koordine olma hali , iş ortamında bireylerin ve ekiplerin uyum içinde çalışmasını sağlayan, çatışmaların yapıcı bir şekilde çözüldüğü bir atmosfer yaratmayı ifade eder. Bu kültür, farklı fikirlerin değer gördüğü, adil bir iletişim ortamının oluşturulduğu bir yapıyı gerektirir.
Konfüçyüs’ün, "İnsanı büyük yapan kendi hatalarını kabul edebilmesidir" vecizesi, bireylerin çatışmalarda sorumluluk almasının önemini vurgular. Aynı şekilde, Abraham Lincoln’ün "Bölünmüş bir ev ayakta kalamaz" sözü, uzlaşma olmadan hiçbir yapının sürdürülebilir olamayacağını ifade eder.
Uzlaşma kültürünü oluşturamayan işletmelerde toksik ilişkiler yaygınlaşır. Çalışanlar arasında güven eksikliği, iletişim kopukluğu ve motivasyon kaybı yaşanır. Harvard Business Review'da yayımlanan bir çalışmaya göre, toksik iş kültürü, yüksek çalışan devrine ve düşük performansa yol açan başlıca faktörlerden biridir.
Satış odaklı firmalar için uzlaşma kültürü, yalnızca iç iletişimde değil, müşteri ilişkilerinde de kritik bir rol oynar. Çatışmaların olduğu bir satış ekibi, müşterilere tutarlı bir deneyim sunamaz ve güven inşa edemez. Departmanlar arası ilişkilerde uzlaşma kültürünün eksikliği, işletmelerde ciddi sorunlara yol açabilir. Çoğu zaman, farklı departmanlar arasındaki iletişim kopukluğu, kaynakların verimsiz kullanılmasına ve gereksiz çatışmalara neden olur.
İşletmelerde Uzlaşma Kültürünü Sağlamanın pek çok temel yolları vardır, bunları kısaca özetlersek;
- Eğitim ve Farkındalık: Çalışanlara çatışma yönetimi ve empati kurma gibi beceriler kazandırmak.
- Açık İletişim Kanalları: Herkesin fikirlerini rahatça ifade edebileceği bir ortam oluşturmak.
- Liderlik Yaklaşımları: Yönetim kademesinin örnek teşkil eden bir uzlaşmacı tavır sergilemesi
- Performans Ölçütleri: İş birliğini ödüllendiren bir performans değerlendirme sistemi geliştirmek.
Sonuç
Uzlaşma kültürünü oluşturamamış firmalarda toksik ilişkilerin esas olduğu bir iş ortamı oluşur. Bu, çalışan memnuniyetini ve iş verimliliğini azaltarak işletmenin uzun vadede başarısız olmasına yol açabilir. Bu nedenle, işletmelerin bu kültürü benimsemesi ve koruması, hem çalışan memnuniyeti hem de kurumsal sürdürülebilirlik için hayati öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki, uzlaşma kültürü yalnızca bir değer değil, işletmenin tüm süreçlerini doğrudan etkileyen stratejik bir avantajdır. Bu kültürü benimseyen firmalar, değişime daha kolay uyum sağlar ve başarıya ulaşmada rakiplerinden bir adım önde olur. Unutmayalım : "Hedefe giden yolda, anlaşmak kazanmaktır."