Borçlu, kural olarak haciz ve iflastan önce malları ve hakları üzerinde dilediğince tasarrufta bulunabilir. Alacaklının, alacağını alacaklıdan temin edebildiği müddetçe, borçlunun tasarrufuna müdahale etmesi mümkün değildir. Bununla birlikte yasal takibe başlanmasından önce veya sonra, borçlu tarafından alacaklıdan mal kaçırmak maksadıyla malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunulması mümkündür. Tüm bu durumlarda alacaklıyı korumak için ortaya çıkan tasarrufun İptali davasının amacı, borçlunun daha önce yapmış olduğu geçerli tasarrufi işlemler ile alacaklıdan kaçırdığı malvarlığının borçlunun mal varlığına dönmesinin sağlanması ve bu mal varlığı üzerinden alacaklıların tatmin edilmesinin sağlanmasıdır. Tasarrufun iptali davası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava, kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava...” (YHGK, T. 08.10.2019, E. 2017/17-2248, K. 2019/998) olarak tanımlanmıştır. Aynı kararda bu davanın amacı “...bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır.” şeklinde açıklanmıştır.
1. Tasarrufun iptali davasının tarafları kimlerdir ?
Tasarrufun iptali davasında davalı taraf en az iki gerçek ve/veya tüzel kişidir. Davalı taraf, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan üçünü kişiler ile bunların mirasçılardır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. Tasarrufun iptali davasında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı söz konusudur. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmemelidir (İİK m.282). İİK 278. maddesinde sayılan durumlar dışında, iyi niyetli olduğunu ispat eden üçüncü kişiler iptal davasının olumsuz sonuçlarından kurtulabilirler.2.Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için ön şartlar nelerdir ? Başkasının almış olduğu aciz vesikasına dayanarak tasarrufun iptali davası açılabilir mi?
İptal davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) 277-284 maddeleri arasında düzenlenmiştir. “Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 madde) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.” (Y. 17. HD., T. 16.09.2018, E. 2017/3902, K. 2018/8266) Buna göre;- davacının borçludaki alacağının gerçek olması,
- borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,
- iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması
- borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması şartlarının birlikte sağlandığı durumlarda tasarrufun iptal davası açabilecektir.
3. Aciz belgesinin gerekmediği durumlar var mıdır?
Gerek kanun gerekse içtihat kararları gereği bazı durumlarda aciz belgesinin sunulması şartı aranmamıştır. Kendisine istihkak davası açılan alacaklı, karşı dava olarak iptal davası açabilecektir. Bu durumda aciz belgesi aranmaz. Örnek vermek gerekirse; eğer üçüncü kişi malın borçlu tarafından kendisine satıldığını iddia ederek alacaklıya karşı istihkak davası açarsa, alacaklı da bu satış işleminin iptali için üçüncü kişiye karşı dava açabilecektir. “İK'nin 277 vd. maddelerine dayalı olarak doğrudan açılan tasarrufun iptali davaları genel mahkemelerde görülür. (İİK mad.281) Ancak, üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa (İİK mad.97/6-9 ) davalı takip alacaklısı geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabilir. (İİK mad.97/17) Bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davası istihkak davasına bakan icra mahkemesinde incelenerek karara bağlanır.” (Y. 8. HD, E. 2016/19103 K. 2019/11400 T. 17.12.2019) Bunun dışında 5411 sayılı Bankacılık Kanunun geçici 13. maddesine göre Fon alacaklarının tahsili hakkında tasarrufun iptali davasında da aciz belgesi aranmamaktadır. “Diğer yandan 19.10.2005 tarihinde kabul edilen ve 1.11.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 13. maddesinde kamu bankalarının da aciz belgesi olmadan tasarrufun iptali davalarını açabilecekleri geçici 16. maddesinde de bu değişikliğin makable şamil (geçmişe yürüyeceği) olacağı öngörülmüştür. Bu durumda davanın ön şartı olan geçici veya kesin aciz belgesi bulunması zorunluluğu ortadan kaldırıldığından davanın esası incelenip hüküm tesis olunmalıdır.” (17. HD, 19.7.2007, E. 2007/1079, K. 2007/2553) Ayrıca Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında da aciz belgesi aranmaz. “Dava, 6183 sayılı yasaya dayanılarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu nedenle uyuşmazlığın 6183 sayılı yasanın 24 ila 31. maddeleri hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Anılan bu maddelerde; aciz belgesi ibrazının zorunlu olduğunu bildiren bir hüküm bulunmadığından, mahkemece uyuşmazlığın esasının incelenerek bir sonuca varılması yerine “borçlu hakkında geçici ya da kati aciz vesikasının bulunmadığı”ndan bahisle “davanın reddi” doğru değildir” (17. HD, 6.5.2008, 864/2398)4. Haciz tutanağı aciz belgesi yerine geçer mi?
Aciz belgesi kesin ve geçici olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Haciz sırasında borçlunun haczi kabil malları bulunmakla birlikte, bu malların takip konusu alacağı karşılamayacağı anlaşılırsa, bu durumu belgeleyen haciz tutanağı İİK m. 105’e göre geçici aciz vesikası niteliğindedir. “Eş söyleyişle, haciz sırasında borçlunun bir kısım malları bulunmasına karşın, bunların takdir edilen kıymetine göre takibe konu alacağı karşılamaya yetmediği anlaşılırsa, buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi sayılır. Borçlunun haczi kabil malı bulunmadığının haciz tutanağında açıkça yazılı olması gerekir. Aksi hâlde tutanak aciz belgesi niteliği taşımaz. Kesin aciz belgesinde de olduğu gibi borçluya ayrıca aciz belgesi verilmez. Buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi hükmündedir. Alacaklıya İİK'nın 277. maddesinde yazılı hakları verir. Yani iptal davası açma hakkı verir. Geçici aciz belgesi kesin aciz belgesinden farklı olarak İİK'nın 68. maddesi anlamında borç ikrarını havi bir senet niteliğinde değildir.” (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2019/17-16 K. 2020/7 T. 14.1.2020)5.Hangi hukuki işlemler iptal davasına konu olabilir, hangileri olamazlar?
Bir hukuki eylemin iptal davasına konu olabilmesi için öncelikle tasarruf olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Tasarruf işlemi bir hakkı devreden, sınırlayan, ortadan kaldıran işlemdir. “Borçlandırıcı işlemle mal veya hak borçlunun mal varlığından çıkmış olmaz. İptal davasının konusunu, borçlunun mal varlığından eksilmeye neden olan tasarrufi işlemler oluşturur.” (Y. 17. HD., E. 2009/307, K. 2009/2610, T. 22.4.2009). Borçlunun bu tasarruflarda bulunurken mutlaka kötü niyetli olması gerekmemektedir. Borçlandırıcı işlemler tasarrufun iptali davasının konusu değildir. Bu sebeple alacaklı tasarrufun iptali yoluna gitmeksizin malı haczedebilir veya iflası durumunda iflas masasından malı talep edebilir. Borçlunun haczi mümkün olmayan malvarlığını elinden çıkarması halinde bu tasarrufları da iptal davasına konu olamaz. Zira bu sebeple alacaklıların zarar görmesi mümkün değildir. Tasarrufun İptali davasına konu malın haczinin mümkün olup olmadığı hususu davaya bakan mahkemece incelenerek takdir edilir. Boşanma, evlat edinme vs. gibi doğrudan kişilik haklarına ilişkin hukuki işlemler de iptal davasının konusu olamaz. Ayrıca davaya konu olacak tasarrufun iradi olması gerekir. Mahkeme kararı neticesinde gerçekleşen devirler ve cebri icra yolu ile yapılan satışlar iptal davasının konusı olmazlar. Ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla alacak-borç ilişkisi içerisinde icra takip yapılması durumunda da tasarrufun iptâli davası açılabilecektir. “Dosya içindeki maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde davalılar arasındaki dava konusu çekler ile bu çeklere dayalı olarak yapılan icra takiplerinin İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu anlaşıldığından davacının takip konusu yaptığı alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline davalı 3.kişinin dava konusu icra takiplerinden yaptığı tahsilatların davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken mahkemece delillerin bu yönde değerlendirilmesine rağmen iptal yönünden talebin reddi isabetli görülmemiştir.” (YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2013/17392 K. 2014/9848 T. 24.6.2014) Mahkemenin tasarrufu neticesi mal varlığında oluşan değişimlere karşı da şartları gerçekleştiği takdirde HMK m. 375’te düzenlenen yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir.6. İptal davasına konu olan tasarruflar nelerdir?
İİK m. 277’de “İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir.” denmektedir. Bu maddelerde iptal davasına konu olacak tasarruflar;- İvazsız tasarruflar (m. 278)
- Aciz hâlinde yapılan tasarruflar (m. 279)
- Zarar verme kastından dolayı iptal (m. 280)
7. İİK m. 278’de düzenlenen ivazsız tasarruflar nelerdir?
İvazsız tasarruflardan anlaşılması gereken lehine tasarruf yapılan kişinin karşılıksız olarak zenginleştiği tek taraflı işlemlerdir. Bu husus İİK m. 278’de aynen şu şekilde ifade edilmiştir: “Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.” Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da alışılmış hediyelerin iptale konu olmayacağıdır. Düğün, nişan, bayram, doğum günü gibi etkinlikler çerçevesinde verilmiş mutat/makul hediyeler iptal davasına konu olmaz.Kanun koyucu bazı hukuki işlemleri, bağışlama veya ivazlı olsa dahi ivazsız olarak değerlendirmiştir (İİK m.278). Bunlar;
- Karı ve koca ile usul ve füru, sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
- Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
- Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma aktidir.
8. İİK 279. madde başlığında yer alan “Aciz hali” ne demektir ve bu halde yapılan tasarruflar nelerdir?
Maddenin lafzı aciz halinden bahsetse de burada söz edilmekte olan mehaz İsviçre Kanununa paralel olarak borca batıklık halidir. Uygulamada da bu madde borca batık olma hâli için kullanılmaktadır. Yargıtay Hukuk genel Kurulu 2019 yılındaki bir kararında “...borçlunun borca batık olduğu sırada yaptığı tasarruflarla ilgili İİK'nın 279. maddesinde gösteren nedenlerin varlığı araştırılır.” (YHGK, T. 08.10.2019, E. 2017/17-2248, K. 2019/998) demiştir. Borca batıklık ise, borçlunun borcunun mevcudundan ve alacaklarından fazla olduğu hallerdir, malvarlığının borcuna yetmemesidir. Bu madde kapsamında sayılan tasarruflar;- Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmediği halde, borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler,
- Para ve alışılmış ödeme araçları dışında farklı yollarla yapılan ödemeler,
- Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler,
- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhlerdir.
9. İİK 280. maddede yer alan zarar verme kastından dolayı iptal davasının şartları nelerdir?
İİK m. 280’de düzenlenen zarar verme kastından dolayı iptal davası açılabilmesi için;- İptal davasına konu olacak tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalı,
- Borçlu borca batık olmalı,
- Borçlunun alacaklıya zarar verme kastı olmalı,
- Borçlunun mali durumunun ve zarar verme kastının üçüncü kişi tarafından bilindiği veya bilinmesi gerekmelidir.