Son yazımızda emlak ve inşaat sektörünü ilgilendiren gündem maddelerine kısa kısa yorumlarımızı iletmeye başlamıştık. Bugünkü bölümde Suriye’deki gelişmelerin Türk inşaat sektörüne etkileri ve kentsel dönüşüme değinmeye çalışalım.
Suriye’deki yeniden yapılanma süreci nasıl bir fırsat getiriyor?
Suriye’de 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejiminin çökmesinin ardından yeni yönetim ilk 2 ayda iç güvenlik meselelerini çözmeye ve uluslararası izolasyonu kırmaya öncelik verdi. Yeni yönetimin lideri Şara, Türkiye'ye geldi. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Şara Suriye halkının, Türk devleti ve halkının tarihi duruşunu unutmayacağını, Türkiye ile ilişkileri derin bir stratejik iş birliğine dönüştürme arzusunda olduklarını kaydetti.
Gerçekten de Türkiye ile Suriye tarihten gelen yakın bağlara sahiptir. Bunun yanında Dünyada 137 ülkede 522 milyar dolarlık proje tecrübesine sahip Türk müteahhitlerinin birikim ve yeteneğinin Suriye kalkınmasında önemli rol alabileceğini daha önceki yazılarımızda iletmiştim. Bölgeye yakın konumlanmış çimento ve demir çelik fabrikalarının varlığı da bu inşaatlara destek olacaktır.
İkili ilişkilerin yeniden tesisi ile birlikte elbette Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinin, dünyada aldığı projelerle ikinci sırada yer alan Türk müteahhitleri ve Türk inşaat sektörü için büyük fırsatlar oluşturduğu aşikardır. 400 milyar dolarlık bir yeniden yapılanma pazarından bahsediliyor ve kaynaklar bunun 100 milyar dolarlık kısmından Türkiye’nin pay alabileceği değerlendirmesini yapıyor.
Hiç küçümsenmeyecek bu pazarın büyük bir iş hacmi oluşturarak ülke kaynaklarına önemli bir girdi sağlayacağına inanıyoruz. Ancak bu büyük fırsatların yararın daha fazla olabilmesi doğru bir yönetime bağlı diyoruz. Suriye’nin de Türkiye’deki şantiyelerin de aynı anda gelişiminin sağlanması gerekli.
Kahramanmaraş merkezli derem sonrası hasar gören 11 şehrin yeniden ayağa kalkması için ülkenin tüm kaynakları, işçisinden malzemesine, mühendisinden ustasına kadar bölgeye kanalize edildi. Her alanda seferberlik söz konusu oldu. Bölge dev bir şantiye alanına döndü ancak bu defa da özellikle büyükşehirlerde usta, malzeme, beton vs bulmak çok zorlaştı. Pek çok proje başlayamadı, devam eden projelerde teslimatlar gecikti.
Dolayısıyla ülkenin büyük bir konut açığı olduğu ortada, konut seferberliği yapılmasından da bahsediliyor, bunun için üretimin kesintiye uğramayacağı bir planlamayla, Suriye’deki fırsatların ülkemiz ekonomisi lehine geliştirileceğine inancımız tamdır.
Ülkede bir yandan kentsel dönüşüm hızlandırılmaya çalışılıyor. Kentsel dönüşüm projeleri ile ülkenin dönüşüm ihtiyacı ne kadar zamanda giderilebilir?
Burada bir süre tahmininde bulunmak zor çünkü bu seferberliği devletin tek başına sürdürebilmesi mevcut ekonomik koşullarda hiç kolay değil. Kentsel dönüşümde hangi yasayı çıkartırsanız çıkartın, işin ucu mülkiyet konusuna değdiğinde mülk sahiplerinin uzlaşısı ile ilgili sorunlar gündeme gelebiliyor.
Kentsel dönüşüm çok fazla paydaşı olan bir alan. Tek başına kamu marifetiyle yapılamaz. Bu sürece özel sektörü teşvik etmek ve destek vermek şart.
Ülkemizde her yıl ortalama 800 bin ile 1 milyon yeni konuta ihtiyaç duyulurken, deprem sonrası bu rakama ek olarak 650 bin yeni konut ihtiyacı doğmuştur. Bununla birlikte 6-7milyon konutun risk taşıdığı ve yenilenmesi gerektiği göz önüne alındığında afet odaklı dönüşümün ertelenemez olduğu ortadadır.
Kentsel dönüşüme muhatap olan mülk ve hak sahiplerine nacizane tavsiyem, iyi niyetle bu sürecin önünü açmaları yönünde. Riskli binalarda oturmak ya da kiralayıp gelir elde etmeye çalışıp, muhtemel bir depremde telafisi mümkün olmayan kayıplar yaşamaları yerine, gerekirse hak sahibi olduğu alanın küçülmesini kabul ederek dönüşümü gerçekleştirsinler. Vakit daralıyor, dönüşüm yapılması gereken hala çok sayıda bina var. Sadece İstanbul’da 100 bin binanın riskli olduğu ve 4 milyon insanın ölümle burun buruna olduğundan bahsediliyor. Kimi yorumlarda bu rakam 600 bin binaya kadar çıkıyor. Bin 556 bina hiçbir afete gerek kalmadan çökebilecek durumda. Hangi rakamı doğru kabul ederseniz edin, bir inşaatın normal koşullarda 18-24 ay sürdüğünü düşündüğünüzde bütün binaları yenilemek için uzun yıllara ihtiyacımız olduğu görülür ki bu kadar zamanımızın olup olmadığını bilemeyiz. Bu nedenle ne kadar hızlı bir şekilde hareket edebilirsek en azından zararı en aza indirmeye çalışabiliriz. Yeni acılar yaşanmaması için devlet tarafından arsa maliyetlerini düşürecek adımların atılması, finansman kolaylığı ve sektörün ihtiyaç duyduğu ara eleman sıkıntısına yönelik çözümlerle bu zorlu süreç kolaylaştırılabilir.