Nihayet bugün daha iyimser ve olumlu hususlardan bahsedebileceğiz. Gayrimenkul ve emlak sektörü için tünelin ucunda ışık göründü. Ama hemen de ekleyelim, tünelin ucuna ekim ayında varmak mümkün olmaz, biraz daha 2025 senesi ortalarını beklemek gerekir.
Son söyleyeceğimizi baştan söylemiş olduk, şimdi de neden ve gerekçelerinden bahsedelim…
Elbette sonbahar ayları, emlak piyasasında değişikliklerin yaşandığı bir mevsimdir. Belki tatil döneminin sona ermesiyle birlikte herkes hem yatırım kararlarını hem de taşınma kararlarını sorgular. Bu da fiyatlarda, alışverişlerde hareketliliğe neden olur.
Aslında olumsuz koşullardan dolayı bu sene sonbaharda majör bir değişiklik beklememekteydik. Ama önce Amerikan Merkez Bankası ardından bir kamu bankamızın aldığı karar kısmet umutlandırdı.
Kredi oranı düşüyor, limitler de canlanmalı
Dünyada kararları ile sermaye hareketleri üzerinde yönlendirici bir etkisi olan Amerikan Merkez Bankası faizlerini indirdi. Böylece ABD’de mortgage oranları son 2 yılın en düşük seviyesine indi. Bunun dünyada kredi oranları cephesinde bir rahatlama oluşturması bekleniyor. Ardından Ziraat Bankası, Merkez Bankası’nın açıklamalarından da aldığı cesaretle konut kredi oranlarını 120 ay vadede yüzde 2.79’a düşürdü. Bu adımı, diğer kamu bankalarının da atması beklenti ve temennisindeyiz. Zaten Merkez Bankası’nın zaman zaman yaptığı açıklamaları karşılaştırırsanız, son açıklamasında parasal sıkılaştırma ibaresini metinden çıkarmış olması, makro dengeler açısından kısmen düzelmenin başladığı, hemen olmasa da parasal esnemenin yakın olduğu şeklinde yorumlanabilir. Parasal esneme önemli, çünkü kredi oranlarının düşmesi tek başına yetmez, kredi limitlerinin yeniden canlı hale getirilmesi gerekir.
Kredi limitleri konusundaki umudum ise hükümet cephesinde ilk evini alacak olanlara yönelik bir çalışma başladığına ilişkin haberlerden geliyor. İlk evini alacak olanlar ve daha önce evini almış ama 6 ay önce satmış olanları ilgilendireceğini haber aldığımız kredi kampanyası, düşük oranları, uzun vadeleri ile konut alacak olanların yüreğine su serpebilir.
2025 yılı ortalarında aydınlık günler başlar
Bu gelişmeler ekim ayı ile birlikte sektörün üzerindeki kara bulutları dağıtmak için bir yol olabilir. Ancak sözümüz yanlış anlaşılmasın. Ekim ayında aniden piyasalar normale dönmeyecek, dönemez. Çünkü hala ekonomide dengeler tam yerine oturmadı, bugüne kadar yapılanların henüz tam sonuçları alınmadı. İpleri birden gevşetmek ekonomi yönetiminin hiç de göze alabileceği bir risk değil. Ama tünelin ucunda bir ışık var ve o ışık bizi 2025 yılı ortalarında aydınlığa taşıyacaktır.
Kim ne zaman alsın satsın?
Peki bu geçiş sürecinde alacak satacak olanlar nasıl bir karar sürecini yönetmeli? Tabi burda cevaplar da kişiye özeldir. Ama genel bir tabloya göre cevap vermek gerekirse şu hususlara dikkat çekebilirim:
Almak isteyen, özellikle de barınmak için almak isteyen, varsa imkanı, peşinatı, kredi kabiliyeti, bugünkü fiyatları hiç kaçırmasın, alsın. Çünkü hem faizler inip talep canlandığında, hem de sektör maliyetleri sırtlanmaktan fazlasıyla yorulduğu için bu fiyatlar burda kalmayacak. Yükselecek. Kaldı ki daha önce yazmıştık, sektör üretemiyor. Şu an üretilen toplu konut projelerinin büyük kısmı deprem bölgesine yönelik. Orda yıkılanların yerine yenisi konulmaya çalışılıyor. Ama yeni talepler için, evlilik-boşanma-nüfus artışı için yeni proje haberleri istediğimiz kadar çok değil. Müteahhit devam eden enflasyon nedeniyle inşaatı devam ederken malzemeyi de işçiyi de bulmakta zorlanıyor, dün aldığını bugün aynı fiyattan alamıyor. Birçok şantiye işin devamını getirmekte zorlanıyor. Arz kısık talep canlı iken piyasa dengesi elbette fiyat artışı yönünde işleyecektir. Dolayısıyla alacak olanların gelecek sene bugünkü fiyatları hatırladığında pişman olmaması için bugünden hareket etmesi gerekir. İnce hesap yapmanın günü bugün değil. Nasıl ki bugün geçen senelerdeki fiyatları hatırlayıp pişman olunuyorsa…
Satmak isteyen… Onlar eğer acil bir nakit ihtiyaçları yoksa bu durumda beklemeli. Çünkü 2025 yılında daha iyi fiyatlara satacak.