Enflasyonla mücadeleyi esas alan politikaların ağırlık kazandığı 2024 yılının ilk yarısını da tamamlamış görünüyoruz. İçinde bulunduğumuz sektörü özelleştirerek, geride bıraktığımız 6 ayı değerlendirmek istedim. Zira "Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir" denir. Bakalım yılın kalan kısmına ilişkin bir ışık yakalayabilir miyiz?
Elbette ki Haziran ayına ilişkin resmi ekonomik veriler önümüzdeki aylarda açıklanacak, bu nedenle yılın ilk yarısını resmi temelli olarak ancak birkaç ay sonra değerlendirmek mümkün olacak. Yıllardır bu işin içinde yer alan bir profesyonel olan bizler için değerlendirmelerimizin aynı zamanda gözlemlerimize de dayandığını belirtmekte fayda görüyorum.
İnşaat sektörü yavaşladı
Belki sizler de çevrenizdeki şantiye alanlarından farkındasınızdır, inşaat sektörü yavaşladı. Yani hem yeni projelere başlanmıyor, başlanamıyor. Hem de inşaatı devam eden projelerin hızında sorun var. Önce buna ilişkin rapora bir göz atalım:
Türkiye Hazır Beton Birliği'nin 2024 Mayıs Raporu'na göre yılın ilk dört ayında negatif seyreden sektöre ilişkin Beklenti ve Güven Endeksleri Mayıs'ta bir önceki aya göre yükselmiş görünse de hâlâ eşik değerin altında. Ayrıca söz konusu endekslerdeki bir önceki aya göre oluşan bu artış Hazır Beton Endeksi’ni eşik değerin üzerine çıkarmayı da başaramadı. Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, hazır beton endeksi yüzde 1, beklenti endeksi 0.7, faaliyet endeksi yüzde 1.2 oranında geriledi. Düşüşe ilişkin oranların küçük olması sizi yanıltmasın, hazır betondaki hareket çarpan etkisi ile sektörün diğer bölümlerinde daha fazla kendisini hissettirmektedir. Hani denize atılan taşın halkasının giderek büyümesi gibi...
Haziran rakamları bu tabloyu değiştirir mi? Bir yandan 9 günlük uzun bayram tatili, bir yandan aşırı sıcaklar nedeniyle düşen hareketlilik, alım gücünün azalması, enflasyon vs gibi olumsuzluklar devam ederken hazirandaki rakamlar bundan daha farklı olmayacak, hatta belki daha kötü olacaktır.
Şantiyeler yarım kaldı
Aylar önce gelen/gelmekte olan tehlikeyi yine bu köşede size aktarmıştık. Şantiyelerde usta bulunamıyor, maaşları çok yükselse de ustalar ya deprem bölgesindeki inşaatlarda çalışıyor, ya da yurtdışına gitmeyi tercih ediyor. Çalıştıracak personel bulunamayınca birçok proje/şantiye durma noktasında, projeler yarım kalma riski ile karşı karşıya. Haziranda bu durum değişmiş midir? Hiç sanmıyorum.
Emlak sektörü can çekişiyor
İnşaat sektöründe üretim vahim bir şekilde yavaşlarken biten konutların, ofislerin vs pazarlandığı emlak sektöründe de durum farklı değil. Hatta emlakçıların ifadesiyle, emlak sektörü can çekişiyor. Sadece İstanbul, Ankara vs büyükşehirlerde değil, Anadolu’nun her şehrinden benzer serzenişler yükseliyor.
Sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşlarının demeçlerine göre, örneğin Kayseri'de gayrimenkul alımları ciddi oranda durdu. İnsanlar parasını konut yerine mevduata yatırmayı tercih ediyor. Öyle ki, bir zamanlar yurtdışında kazandığı parasını memleketine yatıran, tarla, ev vs toprak alan gurbetçiler de artık yatırım şeklini değiştirmiş.
Resmi rakamlar da bu görüşü doğruluyor. TÜİK’in konut satış istatistikleri Mayıs ayına ilişkin. Bu rakamlar diyor ki, konut satışı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,37 düşerek 110.588 oldu. 2024 yılının ilk beş ayında satılan toplam konut sayısı ise 465.761 adet seviyesinde. Özel sektör verilerine göre de 11 aydır gayrimenkulde cari fiyatlar enflasyondan daha az artış gösteriyor. Yani 11 aydır gayrimenkulde reel anlamda fiyatlar düşüyor.
Yükselen enflasyondan, aldığınızı 5 kat maliyetle ödemenize sebep olan yüksek kredi faizlerinden, düşen konut yatırım talebinden vs tekrara kaçmamak için yeniden bahsetmiyorum. Sadece piyasayı olumsuz etkileyen dinamikler hale yerinde duruyor demekle yetiniyorum. Biz üreticiler sürekli artan maliyet oranlarından dolayı konut fiyatını belirlemede güçlük çekiyoruz, kısmi artışlar bile şu an tüketiciyi ziyadesiyle zorluyor.
Sektörü durdurmak vergi gelirlerini düşürür
Yılın ilk yarısı, ekonominin lokomotiflerinden gösterilen inşaat/gayrimenkul/emlak sektöründe durum parlak değil. Bu durumda neler yapılmalı? Birkaç öneriyi sıralayarak bitirelim.
1) Ekonomiyi yavaşlatmak adına bu sektörü durdurmak rantabl olmayacaktır. İşsizlik vs. gibi konuları geçtim, düşen vergi gelirleri açısından da rantabl değil. Azalan her ticari hareket, dolaylı-dolaysız vergi gelirlerini düşürmektedir. Belki bu konuyu sonraki yazılarımızda rakamları ile detaylandırırız. Hal böyle iken piyasayı daha da durdurabilecek yeni vergi maliyetlerine ve vergi paketlerine hayatımızda yer vermeyelim. Ayrıca inşaat sektöründeki her hareketin dolaylı olarak 170’den fazla sektörü hareketlendirdiği düşünülecek olursa, makro ekonominin iyiliği için inşaat sektörünü ayakta tutmak yerinde olacaktır.
2) Ekonomiyi durdurmak yerine talebi canlandıracak önlemler düşünelim. Bankalar faiz politikasını yeniden gözden geçirmeli. Hiçbir bankanın müflis tüccar hesabı zararına çalışmasını elbette istemeyiz ama mali tablolara bakıldığında çıkan yüksek karları bankaların biraz da ekonomiyi desteklemek için kullanmasında herkes adına yarar var. Biraz faizi düşürmek, daha kolay ödeme modelleri geliştirmek gibi…
3) Bireysel Emeklilik Sisteminde kullanılan sistem konut kredilerine pekala uyarlanabilir. Bireysel Emeklilik Sisteminde 1 Haziran itibariyle yeni bir uygulama başlamıştı, BES hesabındaki birikimin devlet katkısı olan kısmı hariç bankadan kredi çekerken teminat olarak gösterilebilme imkanı tanınmıştı. Konut kredilerine bu uyarlanabilir. Böylece mesela 100 liralık daire için 70 lira kredi çeken tüketici, nakit olarak ödemesi gereken kalan kısım için BES’teki teminatını kullanabilir.
Bu konu daha çok su götürür, gelecek yazılarımızda sizlerden de gelecek alternatiflere göre çözüm önerilerimizi sürdürelim.